Wednesday, December 05, 2007

Bulut ve Tanrı

Bugün 3 Aralık 2007.
Bugün oğlum ilk teolojik tartışmasını yaşadı ve “Allah diye biri yok!” diye kestirip attı.

Akşamları Bulut’u anaokulun alıyorum, sonra bir kilometre ötedeki bir binadan Emek’i alıyoruz ve eve gidiyoruz. Bazen Bulut’un sınıf arkadaşı Hasan Berke ve annesini de servis durağına bırakıyoruz. Berke ve Bulut iyi arkadaşlar. Bütün gün beraber olmalarına rağmen her akşam anaokulunun bahçesinde oynamak istiyorlar. Hep saklambaç oynuyorlar, her ikisi de hep aynı yere saklanıyor, Bulut ebe olduğunda hep 39’a kadar, Berke 20’ye kadar sayıyor ve her nasılsa bu garip oyunda çok eğleniyorlar.

Bu akşam Berke ve annesi de bizimleydi. Benim dikkatim yolda, bir yandan da Betül hanımla konuşuyordum. Bulut ve Berke Power Rangers oynamaya başladılar. Hangi Ranger’ın daha iyi olduğuna dair bir tartışma başladı. Bulut’un bir an “en büyük Mavi Ranger” dediğini duydum. Berke hemen cevabı yapıştırdı: “Hayır, en büyük Allah”. Bulut altta kalacak biri değil; hemen karşı saldırıya geçti:
- Allah diye bir şey yok!
- Hayır var.
- Yok dedim. Allah diye bir şey yok. Sadece insanlar Allah diye bağırır.
Tansiyon giderek yükseliyordu arka koltukta ama ben insanların Allah diye bağırmasına takıldım. “Bulut” dedim, “insanlar neden Allah diye bağırıyor, ne zaman bağırıyorlar?”. Doğrusu ya aklımda ezan vardı. “Yere bir şey düşürünce Allah diye bağırıyorlar”, dedi. “Allah diye bir şey yok” diye devam edince tartışma tekrar alevlendi. Berke “Allah var, var işte, var” diye bağırdıkça Bulut da “Yok diyorum sana” diye haykırıyordu. Biz büyükler de ne yapacağımızı bilemedik. “İnanıyorsan var, inanmıyorsan yok”, “Hayalet var mı? Süpermen var mı mesela” gibi çıkışlarla daha çok birbirimizin gönlünü hoş tutmaya, bir diğerimizi yargılamadığımızı göstermeye çalışıyorduk. Berke arabadan inmeden hemen önce tartışmaya yeni bir argüman kattı. “Allah var, bizi o yarattı”. Bulut 60 yaş civarındaki pek çok solcuyu mutlu edecek bir karşı argüman sundu. “Hayır, bizi Atatürk yarattı”. Berke arabadan inip Bulut’a gıcık vermeye devam etti. Bulut’un oturduğu tarafa geçti ve ağzını cama iyice yaklaştırıp “Allah var, Allah var” diye bağırdı. Bulut da “Yok, yok” diye çınlattı arabanın içini.

Bulut’tan bana “Baba, gerçek hayatta Allah diye bir şey var mı?” diye sormasını bekledim. Ama sormadı.
Neyse ki sormadı.

2 Comments:

Blogger mAvi aDa'Nın güNcEsi said...

bu zamanda çocuk büyütmek gerçekten zor zanaat :)

ayıkla pirincin taşını :)

Bulut canavar bir velet, maşallah diyorum.. Nasıl kafasına oturtuyor herşeyi, kelimeyi ve sonra insan o ince zekaya hayran kalıyor..

Evdeki neşeniz daim olsun :)

özlemiştik bulut diyaloglarını, Hoşgeldiniz yeniden :)

9:55 AM  
Blogger mahlukat-ül vahşi said...

Allahu ekber, koçum benim, ilk gördüğüm yerde yanaklarını kıstırıp öpücemmmmm

4:19 AM  

Post a Comment

<< Home