Monday, December 24, 2007

Türk Usulü Demokrasi

Türk Usulü Demokrasi

Bugün Türkiye’de demokrasi sürecinin nasıl yaşandığını gördüm. Devlet düzeyinden değil, tabanda nasıl yaşandığından bahsediyorum. Hani, demokrasi bize beş numara büyük geliyor diyorlar ya, kim bilir, belki de haklılar.

Bugün kartlı su sırasında, bayram yoğunluğu sebebiyle bir saat geçirdim. Arefe günüydü ve su satışı sadece Kızılay Metro istasyonunda yapılıyordu. Bekleyişimin başı çok hareketliydi, sonra ortalık sakinleşti.

Sıraya gireli birkaç dakika olmuştu ki, yaklaşık 10 kişi kadar arkamda bir muhabbet başladı. Ben dinlemeye başladığımda yumuşak sesli bir adam şöyle diyordu:

-Hanımefendi, siz herhalde yabancısınız. Türkiye’de milletvekilleri bir seçimlerde görünürler, sonra yok olurlar. Sizin Avrupa ülkelerindeki gibi değil durum.

Hiç Türk’e benzemeyen ve belli belirsiz yabancı bir aksanla konuşan hanımefendi hiç alttan almadı: “Seçimlerden sonra siz düşeceksiniz onların peşine. Gel de şu halimizi gör diyeceksiniz”.

Sonra katılımcı halkımızdan bir iki ses daha yükseldi. Tam ne söylendi duymadım ama yumuşak sesli adam, “Hiç bir şey yapmıyorlar sonra da iki kişiden biri bize oy verdi diye geziniyorlar ortada” diye devam etti. Birkaç kişi adama karşı çıkmış olsa ki yumuşak sesli adam, “Tamam görüşünüze saygı duyuyorum ama siz oy veriyorsunuz bunlara, sefaletinize bizi de ortak ediyorsunuz, sizin yüzünüzden biz de sürünüyoruz” dedi.

Arkamdaki iki lise öğrencisi “Başkasına oy verince kuyruk bitecek mi? İyi o zaman sen söyle kime oy vereceğimizi” diye kestirip attı. O gençlerle biraz sonra derin bir muhabbete girecek olan iki yaşlıca adam bir şeyler söyledi. Ben tam ilgimi kaybedecekken garip görünümlü bir adam peydah oldu. Yumuşak sesli adamın yanına gidip elini kolunu sallaya sallaya bir şeyler söylemeye başladı. Alıcı gözle baktığımda, sıraya girerken adamı görmüş olduğu fark ettim. Aslında adamı değil de ayakkabılarını görmüştüm. Ayağındakiler en ucuzundan plastik, rugan parlaklığında lacivert spor ayakkabılarıydı. İnce turuncu ve mor çizgilerle ve kalın beyaz bantlarla süslü ayakkabı adamdan daha çok ilgimi çekmiş besbelli. Adamı baştan aşağı süzdüm. Kepçe kulaklı, kemerli ama küçük burunlu, ufaktan bir adamdı. Aklıma Haldun Taner’in fasarya hikayesi geldi. Beyaz boğazlı kazağının üzerine bej bir hakim yaka hırka, altına ise beyaz çizgili lacivert bir kumaş pantolon geçirmişti adam Bir de elbette o gözalıcı spor ayakkabılarını. Patlak gözleri ve kalın dudaklı küçük ağzı bir balığı hatırlatıyordu. Ama belli ki tatlı su balığı olmaya hiç niyeti yoktu. Her ne söylediyse, yumuşak sesli adam “Ben emekli bankacıyım. Sen kimsin, ne sıfatla soruyorsun bunları?” dedi. O an emekli bankacıya baktım. Başındaki lacivert örme beresi, gözlerindeki koyu renkli numaralı gözlüğü, -ki o gözlükleri seksenli yıllarda en son ben kullandım sanırdım- ve sırtındaki kahverengi paltosu, bana adamın muhtemelen Ziraat Bankası ya da Halk Bankası emeklisi bir veznedar olduğunu hissettirdi.

Ben bunları düşünürken patlak gözlü adam, banka emeklisine açıkça göz dağı vermeye başladı. Ne söylediğini tam duyamıyordum ama “Burada dikkatli konuşacaksın, lafını bileceksin burada” diye bağırmaya başladı. Adamın da üzerine yürüyordu bir yandan. Bankacı “Sen hiç düşündün mü bu kartlı su işini niye sadece Oyak Bank’a verdiler. Sen biliyor musun bunun sebebini?”diye sordu. “Doğru konuş. Sen buradan çıkınca görürsün” gibi bir şeyler geveledi patlak gözlü. Bunun üzerine emekli bankacının hemen arkasındaki koca kafalı tıknaz genç araya girdi. “Yürü lan manyak mısın nesin? Herkesin işi gücü var!” diyerek patlak gözlüyü iterek bankacıdan uzaklaştırdı. Patlak gözlüyü neredeyse tartaklıyordu tıknaz genç. Patlak göz arkasına bakarak, diliyle dişi arasında bir şeyler tıslayarak ilerledi ve bizim kuyruğa göbeğinden girdi. Adam şu an 10 kişi kadar önümdeydi. Önümdeki kadınlardan biri “Aa, manyağa bak. Ta oradan mı duyup da gelmiş” dedi. Yanındaki kadın diğerine cevaben, hislerime tercüman oldu: “Bir garip bu adam. Özürlü mü ne?”

Patlak gözlü bunları mı duydu nedir, bir daha celallendi. Bankacının üzerine “Sen görürsün, sen nasıl konuşulurmuş görürsün” diyerek yürümeye başladı. Emekli bankacı “Arkadaşım, bak sözlerin tehdide giriyor. Bak şikayet ederim seni, şuradaki insanları da şahit gösteririm..” derken, tıknaz genç partlak gözlüyü karşılamaya hazırlandı. Ama o anda Ajan Smithvari bir genç çıktı ortaya. Beni şaşırtacak kadar sarışın olan bu genç, patlak gözlüyü kolundan hoyratça çekerek sırasına götürdü. İşaret parmağını adamın yüzüne doğrultarak sert bir ifadeyle ama kısık bir sesle bir şeyler söyledi. Patlak gözlü gıkını çıkarmadı, sesini yükseltmedi. Sadece başını önüne eğdi, iki kez salladı. Ben de o sırada bu gence bakma fırsatı buldum. Lacivert takım elbise, beyaz gömlek, parlak turuncu bir kıravat, muhtemelen rugan ayakkabılar ve son derece kısa kesilmiş ama şekilli saçlar. Saç ve sakal traşına baksanız berberden yeni çıkmış derdiniz. Patlak gözlü bir şey söyleyecek oldu ama sert genç konuşmasına bile fırsat vermedi. Kısa, birkaç kelimeyle patlak gözlünün ağzını mühürledi gitti. Gariptir, o da gitti bir başka banko önünde uzayan kuyruğuna girdi.

O andan sonra patlak gözlü sürekli emekli bankacıya doğru baktı ve “ben sana gününü gösteririm” der gibi başını salladı durdu. Bunu yaparken yarı açık ağzındaki ayrık koyun dişleri ona iyice alık bir hava veriyordu ama açık konuşayım korktum. Biraz sonra bıçağını çekip emekli bankacıya saldıracak diye düşündüm. Patlak gözlü gişede işini bitirince, kalabalığın içinde birkaç amaçsız daire çizdi ve metro istasyonunu terk etti.

Sıram gelince paramı uzattım, kartımı uzattım. Kartımı geri alınca hala beklemekte olan emekli bankacıya son bir kez baktım. Yüzünü hafızama kazıdım. Önümüzdeki üç gün Hürriyet Ankara alıp adamın yüzünü arayacağım sayfalarda. Bir de Türk usulü demokrasiyi düşüneceğim.

1 Comments:

Anonymous Anonymous said...

Bir hayatı kurtarmak için bir böbrek satmak isteyen 18 yaşından büyük ciddi böbrek vericileri arıyoruz ve her bağışçı için iyi bir teklif ve diğer tazminatlarımız var.
Bizim sürecimiz hızlı ve güvenliğiniz garantilidir.
Lütfen bize ulaşın iowalutheranhospital@gmail.com
Ayrıca whatsapp +1 929 281 1248 numaralı telefondan bizi arayabilir veya bizimle iletişime geçebilirsiniz.

5:47 PM  

Post a Comment

<< Home