Monday, March 06, 2006

Şenol Bezci'nin Seyir Defteri- Trial Versiyon

Dua Ettim Hikmet Abi...
Geçenlerde bir arkadaşım “senin yanında kendimi hep sınavda gibi hissediyorum, o kadar çok konuda söyleyecek bir şeyin var ki… o kadar çok aşmış, çözmüş görünüyorsun ki...” dedi. Yanlış elbette, hiç de aşmış falan değilim ama mesleki deformasyon sebebiyle gerçekten de bir sürü konuda anlatılacak hikayelerim, verilecek örneklerim vardır. Bu yönden tevazu kabul etmem. Bok deyin size bokla ilgili bir hikaye anlatayım. Ama hayatta kafamın karıştığı çok an oldu. En eğlencelisi, ama en gizemlisi şöyle gerçekleşti: Üç yıl kadar önce okula geç gideceğim bir gün sağa sola bakındıktan sonra, servislerin kalktığı Tunus Caddesine yakın bir pastanede kahvaltı yapmaya karar verdim. Meşrebimce uygun bir masaya oturdum, siparişimi verdim ve beklemeye başladım. Biraz sonra arkamdaki masaya iki kişi gelip oturdu. Dikkatimi çektiklerinde birkaç dakikadır konuşuyorlardı. İslami bir radyonun ateşli sunucusu gibi konuşan kişinin adının Ahmet olduğunu konuşmanın sonunda öğrendim. Yine İslami bir tevekkülle, sessizce dinleyen arkadaşının adı da Hikmet. Konuşma, daha doğrusu monolog şöyle gelişiyordu:
- …..
- Fakir bir adam gördüm Hikmet abi. Ona yardım etmek istedim. Gerçekten fakirdi. Onun için dua ettim Hikmet abi.
- …..
- Şaçımda kepek vardı. Dua ettim Hikmet abi. Öyle anlar oldu ki gece dörtte uyandım dua ettim. Güliz Hanım’da estetik tutkusu vardı, onun için dua ettim. Dua ettim Güliz Hanım’ın estetik tutkusu geçti. Aynı gece cinsel gücüm yerine geldi. Aynanın karşısına geçtim….
- …

Konuşan kişinin elinde, göz ucuyla görebildiğim kadarıyla bazı kağıtlar vardı. Bu yüzden, zaten garip bir vurguyla konuşan kişinin, Ahmet’in yazılı bir metin okuduğunu sandım. Bir süre sonraysa birilerinin bana şaka yaptığını düşünmeye başladım. Benim verdiğim tepkiye bakıp güleceklerdi. Belli bir kamera şakasına kurban gidiyordum, belli ki Truman Show sadece bir film değildi.

- ….
- … aynı gece saçlarımdaki kepek yok oldu. Bir gece içinde 5-6 tane isteğim yerine geldi. O geceden sonra mutlu bir şekilde uyudum. Sonra Hikmet abi, hiç dua etmediğim halde saçlarımdaki yağ da yok oldu. O geceden sonra bir günde kirlenen beyaz gömleğim birkaç günde kirlendi.
- …..

Konuşulanlar öyle garipti ki bir süre sonra şaka olamayacağını anladım ve bütün bu yazdıklarımı not almaya başladım. Hiçbir ayrıntıyı atlamak istemediğim için deli gibi yazıyordum. Bu gün notlarda hala çözemediğim cümleler var.

- …
- ben sana övünmek için anlatmadım bunları. Allah’ın gücü arkamda, onu söylemek için anlattım.
- ….

Konuşma benim için tam bir muamma haline gelmişti. Bir yandan anıra anıra gülmek istiyor, bir yandan da “Noluyor uleyyyn, nedir bu muamma? Siz napıyorsunuz?” diye bağırmak istiyordum. İşin kötüsü artık kalkmam ve servise yetişmem gerekiyordu. Garsona işaret edip hesabı istedim. Gözüm saatte, kulağım arka masada hesabı ödedim. Ama yerimden hiç kalkmak istemiyordum.
- Samsun’dayken bazen yağmur yağardı. Bazen yağmazdı. Bazen dua ederdim yağmazdı. Bazen yağmaması için dua ederdim, yağmazdı. Allaha çok güzel bir yağmur yağması için dua ettim, Hikmet Abi, Allah öyle güzel bir yağmur yağdırdı ki. Sonra Hikmet Abi şiddetli bir yağmur yağdı…

Artık kalkmak zorundaydım. Servis kaçarsa derse yetişmek için tek çare taksiydi. Değer miydi acaba? Biraz daha kalsa mıydım?

-… sel oldu. Sonraki gün bir jeton düştü.

Ayağa kalktım. Paltoma uzanmadan önce ayakkabılarımın bağcıklarını düzeltiyormuş gibi yaparak konuşanlara baktım. Öyle tedirgindim ki adamları doğru dürüst göremedim bile...

-… seyyar satıcılar belki zor durumda kalmıştı. Bu kez yağmurun durması için dua ettim…

Ben de “Allahım nedir bütün bu olanlar, Hikmet neden tek kelime söylemez?” diyerek paltoma uzandım.

-… Dua eder etmez yağmur durdu. Acaba bu bir tesadüf olabilir mi Hikmet abi?

O anda Allahın varlığına ve beni gözettiğine inandım çünkü ben tam çıkmak üzereyken Hikmet abi konuştu ve şöyle dedi:

- Şimdi Aliciğim sen ilaçlarını alıyor musun?
- Alıyorum da Hikmet abi, bu ilaçlar eskileriyle aynı mı?
- Aynı Aliciğim, sadece renkleri farklı…

Huzur içinde paltomu giydim ve servise doğru yürümeye başladım. Elbette her şeyin bir açıklaması vardı. Güzel Allahım şu dünyayı yaratırken öyle bir yaratmış ki… Ben elbette her şeyi anlar, çözerim, güzel Allahım, yeter ki biraz zaman olsun. Mayk Hammer gibi, Sherlock Holmes gibi kendi kendime konuşurak otobüs durağına yollandım.

1 Comments:

Blogger homosapiens said...

ya hikayeyi sonuna kadar okudum. allahim ne cikacak, ne cikacak diye heyecanla bekledim. eger son cumleyi dinlemeyip servise yetismeye calissaydin vallahi cok kizacaktim sana. super hikaye.

6:39 AM  

Post a Comment

<< Home